UYKU PROBLEMLERİ
3,5 saat uyuyarak 8 saatlik uyku verimi alabilirsiniz.
                                                                                    “Marifet geç yatmakta değil erken uyanmaktadır”
                                                                                      “Günün bereketi ve verimi gece de saklıdır”
                                                                                                                                   Dr. Ceyhun NURİ 
İnsomnia / Uyuyamama hastalığı, bir uyku sorunudur. Genel anlatımla uykuya dalma veya gece boyunca uyku halini sürdürememe olarak izah edilebilir.Eğer bir kaç geceden daha fazla sürer ise uykusuzluk fizyolojimizi etkileyerek patolojik sonuçlara yol açabilir.
İnsan hayatını gözden geçirirsek göreceksiniz ki ömrünün yaklaşık üçte birini uykuda geçiriyor. Uyku ve uyanıklık bedenimizin dinlenmesi, hormonlarımızın salgılanması ve beynimizin tekrar verimli çalışabilmesi için zorunlu bir döngüdür.
Beslenme kadar uykunun önemi anlaşılamamış olsa da. Depresyondan, kalp krizine, damar tıkanıklığından, iktidarsızlığa kadar daha birçok hastalığın oluşmasının altında uyku problemlerinin yattığını belirtmek isterim.
Dünyanın birçok fiziksel kanunu vardır (yerçekimi vs.). Ama hayatımızı düzenleyen en önemli güç ve enerjilerden biri, fotonlarla bizlere ulaşan güneş enerjisidir. Bu enerji istisnasız tüm vücut hücrelerine (kemik, damar, cilt vs.) tesir etmektedir. Kanımız da ki hemoglobine baktığımızda, bitki içerisinde ki güneşle sıkı bir bağ içerisinde olan klorofil maddesi ile yakın bir yapısal benzerlik gösterdiğini çok rahatlıkla görebiliriz.
Ancak bizim güneşe olan ihtiyacımız kadar karanlığa da şiddetli ihtiyacımız vardır.
Uyku ve Rüya gün boyu belki de hayat boyu bilinçaltımızda depoladığımız bilgilerin serbest bir şekilde uçuşması ile hayatımızdan bir kısım karelerin bilemediğimiz bir düzen içerisinde bir araya getirildiği ve bizimde o anda onları seyre daldığımız bir süreçtir.
Halen uyku esnasında gerçekleşen süreçleri çözemiyor olmamıza rağmen, uykunun üzerimizde ki etkilerini net bir şekilde bilmekteyiz. Örneğin kâbus görerek uyanan bir insanın kalp çarpıntısı, nefes alıp vermesinin hızlanması, gün boyu sersemlik ve yorgun olduğunu hepimiz belki de defalarca yaşamışızdır.
İşte, dinlenemeden kalktığımız uyku sonrasında ki günlük aktivitelerimizin etkilenmemesi için uyku kalitemizi nasıl artırabiliriz. Bu sorunu cevabını beraber keşfedeceğiz.
Uyku fizyolojisi
Uyku iki kısma ayrılır. Bilinç düzeyimiz de ki değişikler bu iki düzey arasında değişir. Non-REM ve REM olmak üzere iki uyku evresi tanımlanmış.
Non- Rem Uyku
Non-REM Uykusu 4 aşamadan oluşur.
Evre 0: Uyanıklık durumu değişmeye başlar.
Evre 1: Uyku bastırmaya başlar. Bu esnada kişi uyandırılırsa kişi uyumadığını, uyanık olduğunu söyler.
Evre 2: Kişi uyandırıldığında uykuda olduğunu fark edecek kadar uykuda kalmıştır.
Evre 3-4: Beyin dalgaları iyice yavaşlamıştır.
REM Uykusu
Ağır uyku dönemi olarak bilinir
Rüya görmeye başladığınız evredir.
Hızlı göz Hareketleri Başlar.
Paradoksal Uyku olarak da bilinir.
Yaş ilerlemesi ile birlikte REM uykusunda geçen süre azalır( Yaşlıların hafif uykusu)
Uykumuz bu döngülerin gece boyu 4-5 defa tekrarlanması il devam eder.
Uyku Fizyolojilerine göre insanlar ikiye ayrılır
Ne kadarda Yaradan’ımız gece dinlenelim, gündüzünde çalışıp, iş yapmamız için gece gündüzü düzenlemiş olsa da. Uyku ritmi bizim yaşam ritmimizle çok yakından alakalıdır. Aslında uyku problemi olan kişiler uyku ritminin dışına çıkan kişilerdir. Yani yine biz hata yapıyoruz. Uyku düzenlerine göre insanların fizyolojileri de değişmek ve bu süreçlere ayak uydurmak zorunda kalır. Buna göre insanlar sabahçı ve akşamcı tipler diye ikiye ayırabiliriz.
Sabahçı tipler sabahın erken saatlerinde zinde uyanır, öğlene kadar enerjileri dolu bir vaziyette çalışır, saat 15;00’den sonra da enerjileri azalmaya başlar. Akşam olunca da erken yatar ve ertesi gün tekrar güne dinç başlarlar.
Akşamcı tipler ise o seher vaktini uyuyarak geçirirler, öğlene doğru isteksiz olarak zorla yataktan çıkarlar. Güne sersem, hareketleri yavaş ve isteksiz olarak başlarlar. Bunlar çok iştahsız, yemek istekleri hiç yoktur. Saat 15:00’ kadar kendilerine gelemezler. Sonra yavaş-yavaş dinamizmleri gelmeye başlar ve en iyi çalışma saatleri akşamdır. Bu tipler uyku ritimlerini kaçıran ve genelde 03:00-04:00 arasında uykuya dalan insanlaradır. Uyku-uyanıklık ritmi ters döndüğü için fiziki ve psikolojik sıkıntıların da eşlik ettiği uykusuzluk çeken tiplerdir bunlar. Vardiyalı çalışan insanlar, küçük bebekle geceyi geçiren anne-babalar, geç saatlere kadar ders/ iş çalışanlar, bazı bölgelerde ki coğrafi şartlarda uyku durumunu etkileyen önemli sebeplerdendir.
Rabbimiz insana birçok şartlara uyum gösterebilmemiz için biyolojik saatleri ayarlama hususiyeti vermiştir. Aksi takdirde yaşam sürdürülemez. İşte eğer bu biyolojik saatlerin (Sirkadiyen ritm) ayarı yapılmaz ise bu kişilerde, gecikmiş uyku devresi sendromu başlar.
Uyku gıda gibi bir ihtiyaçtır.
Gece uykusu mu, yoksa gündüz uykusu mu? Gündüz uyunacak ise, ne zaman ve ne kadar uyumalıyız? Günün karanlık dönemini komple uyku ile geçirelim mi? Vücudumuzun biyolojik saatlerine göre hangi saatte hangi hormonları salgılanıyor? Bu biyolojik aktif saatlerin hangilerinde uyuyalım? Bu sorulara cevap verilim şimdi: 
Vücut ısısı ve Uyku
İnsanın vücut ısısı 36,5- 37C arasında seyreder. Bu ısı günün saatlerine göre değişkenlik gösterir. Uyku isteği ve arzusunda ki değişkenlik vücut ısısının iniş çıkışları ile yakından alakadardır.
Saat 16:00’dan itibaren vücut ısısı düşmeye başlar. Vücut ısısının en yüksek seviyeye ulaştığı ikindi vakti uyunduğu takdir de, uyku ihtiyacı daha da arttığı ve bir uyarıcı unsur olmadığı durumda ertesi gün sabaha kadar derin uyku halinde geçirebilir insan.
Saat 18:00-06:00 arasında vücut ısı düşüşü hızlanarak devam eder.
Saat 01:00-04:00 arasında ise vücut ısısı en düşük seviyeye ulaşır. Vücut ısısının düşmesi
uyku halinin tetiklenmesinde en önemli etkenlerin başında sayılmaktadır.
Saat 06:00’da ise vücut ısısı tekrar yükselme başlar
Uyku, Uyanıklık ve Hormonlarımız
Doğu tıbbının öğretilerine baktığımızda görüyoruz ki kışın nasıl ki zıddı yazdır, sıcağın değeri soğuk ile bilinir, hayat ölümle bilinir, yani bir gerçeğin var olabilmesi için zıddının da var olması gerekiyor. İşte nasıl ki güneş ışıkları olmadan hayatımızı devam ettiremeyiz, aynı şekilde karanlık olmadan da hayatımız çıkmaz sokağa girer. Ying Yang denen modelin aslında özeti budur.
Fizyolojimizi ayarlayan hormonlara baktığımızda bu müthiş dengeyi hemen fark ederiz. Yaradan geceyi dinlenelim, gündüz ise hayat mücadelemizi devam ettirelim diye sabahın ilk ışıkları ile birlikte canlılığımızı enerjimizi dorukta tutmamıza yardımcı olan kortizol hormonunun kanda ki düzeyini hızla yükseltir. Akşam evimize yorgun, yıpranmış olarak döndüğümüzde bu hormon gerilerken, yerini onarım, gelişme işini üstlenecek büyüme ve melatoninhormonuna bırakır. Bedenimiz deki bütün işleyişlerin dengesi bu hassas bir şekilde ayarlanmış hormon değişim döngüsüne bağlanmıştır.
Şimdi bu hormonları biraz yakından görelim:
KORTİZOL
Beden dengemizi sağlayan, alerjik reaksiyonları önleyen, ateşi düşüren ve günümüzü zinde geçirmemizi sağlayan Kortizol hormonu saat 02:00 -03:00 arasında yükselmeye başlar, sabah erken saatlerde 06:00 civarında kanda ki seviyesi en yüksek seviyededir. Vücut ısısının bu saatlerde en düşük sevilerde olmasının nedeni bu hormondur.  Günün saatleri ilerledikçe seviyesi de giderek düşme eğilimi sergiler ve gece saat 23:00’te en düşük seviyeye ulaşır.
Kortizolün etkileri:
-Glikoz yapım sürecini hızlandırırken, hücrelerde glikoz kullanım hızını artırır.
-En önemli etki veya aşırı salgılandığında zararlı tepkisi lökositlerin ( akyuvarların) sayısını ve etkilerini azaltmasıdır. Bedene bir yabancı mikroorganizma girdiğinde bunlara karşı tepki göstermesi gereken lökositlerin sayısının düşmesi ve buna vücut ısısının düşmesinin eklenmesi ile birlikte hastalığa yakalanma riskleri de beraberinde artmaktadır. Bu vücut tepkisinin düzenlenmesi için saat 02:00-03:00’den sonra, özellikle de kortizolün en yüksek seviyeye çıktığı saat 06:00’dan önceye denk gelen zaman aralığında uyanık olmak gerekir. Kortizolün salgısını bu saatlerin dışın da ki bir saate kaydırmak için10:00 ile 13:00 arasında uyku ile telafi edilmesi daha doğru olacaktır. Metabolizmanın ve vücut ısısının yüksek olduğu saatlerde kısa süreli uyumak kortizol salınımını azaltılması ile zararlı etkisi giderilmektedir.
MELATONİN
Epifiz denen beyin bölgesinden salınımı olan bir hormondur. Yaşla birlikte bu hormonun salınımı azalır(Melatonin düzeyleri 35-40 yaşlarına kadar sabit kaldıktan sonra azalmaya başlar).
Saat 18:00’da salınımı başlar ( Yani karanlıkların başlaması ile birlikte)
Büyüme hormonunu artırıcı özelliği olan, vücut sağlığının ve cinsel gücün idamesinde, ergenliği başlatıcı ve uykunun tetiklenmesinde önemli görev üslenen Melatonin hormonu 21:00- 05:00 saatleri arasında salınım gösterir. 02:00-04:00 arasında pik yaparak en üst düzeye ulaşır. Saat 06:30 civarlarında en düşük seviyeye geriler. Bu hormonun salınımı karanlıkla başlar aydınlıkla son bulur.
Melatonin Hormonunun üretimi yaz aylarında azalırken, kış aylarında üretimi artar. Kış aylarında gecelerin uzaması, güneş ışığının azalması bu hormonun üretimini tetitkleyen unsurlardır. Yaz aylarında ise güneşten alarak istifade ettiğimiz ışık arttığı için, gözün ağ tabakasından hipofiz bezimize gönderilen ışığın artması melatonin üretimini azaltır.
Melatonin Etkileri:
-Uykunun başlaması ve sürdürülmesinde etkin rol alır
-Vücut ısısının düşmesi, aşağı çekilmesine neden olur
-Ergenliğin başlaması üzerine etkili. Ergenlik yıllarına yaklaşan çocukların kanlarında melatonin seviyesi yükselmeye başlar, ergenlikten hemen önce kanda ki seviyeleri hızla azalır ve ergenlik dönemi başlar.
-Üreme üzerine etkili. Doğurganlığı artırıcı özelliği vardır.
-Vücutta ki toksinlerin nötralize edilmesinde antioksidan rol oynar. Bilinen en güçlü antioksidanlardandır. Enflamasyonu azaltıcı yönde tesir eder.
-Melatonin tüm vücut hücrelerine girebilen bir hormondur. Genetik bilgiyi (DNA) taşıyan hücre çekirdeğini korur. Hasar gören hücrelerin rejenerasyonun da (tamir) rol oynar.
Melatoninin en yüksek seviyesini yakalamak için saat 22:00’da uyunup saat 03:00’de kalkmak gerekir. Bu saatte uyanmak psikosomatik dengenin sağlanması, enfeksiyona karşı immün direncin artması ve yüksek miktarda cinsiyet hormonlarının (gonodatropin) salgılanmasına neden olur.
Not: Odalarda gece lambalarının yakılması Melatonin hormonun salınımının engellenmesine neden olabilir. Aydınlık saatlerin uzaması veya aniden ışığın olduğu yere çıkılması Melatonin Hormonun üretimini durdurur. Görme engelli kişilerde bu hormonun daha yüksek olması nedeni ile kanser görülme risklerinin daha düşük olduğu tespit edilmiş.
Sadece belirli mevsimlerde üreme yapan bazı hayvanların deneysel olarak epifiz bezleri çıkarıldığında üreme kabiliyetlerinin kaybolduğu görülmüştür.
Melatonin hormonunun salgılanmasının azalması durumunda vücut direnci hızla düşer, hücreler yeterince yenilenemez. Bedenimizin biyolojik saatleri ayarlanamaz ve uyku ritmi bozulur. “Jetlag” diye tanımlanan, genellikle kıtalar arası uzun uçuşlardan sonra hormon salınım düzeni bozulabilir. Bu insanlarda uykusuzluk, iştahsızlık, yorgunluk hissi, karında şişlik, sindirim sistemi düzensizlikleri, fiziksel enerji düşüklüğü, reaksiyon/tepkilerde yavaşlama, hafıza ve konsantrasyonu toplamada güçlük yaşanabilir.
Gece hayatı yaşayan, geceleri sürekli aydınlık ortamlarda bulunan insanların melatonin seviyeleri hızla düşer.
Depresyon ve ruh çöküntüsü gibi durumlar melatonin hormonunun üretimini olumsuz yönde etkileyen durumlardandır.
ADRENALİN
Salgılanma saatleri
Uyku ile birlikte adrenalin seviyesi düşmeye başlar. Gece yarısı en düşük seviyelere geriler.
Saat 04:00-06:00 arası yükselmeye başlar
Saat 12:00’ye kadar yükselmeye devam eder
Not: Adrenalin salındığı saatlerde uyku fizyolojimiz üzerine olumsuz etki gösterir. Gündüz saatlerinde ki uykuda adrenalin ve güneş ışığının etkisi ile derin uyku sağlanamıyor.
Adrenalinin etkileri:
-Kalp atım hızını artırır
-Yağ parçalanmasını( Lipoliz) sağlar
-Karbonhidrat yakılmasını (Glikoliz) sağlar
-Sempatik İnnervasyon Aktivasyonu sağlar.
Sempatik Aktivitenin etkileri:
-Göz bebeklerimizin (İrislerin) genişleterek, ışığın daha fazla girişine neden olur.
-Ter bezlerinden ter çıkışını artırır
-Kas liflerinin kasılmasını artırır
-Glikoz metabolizmasını hızlandırarak, yakıt olarak kullanılan glikozun serbest kalmasını sağlar
-Mental aktivitede artışa neden olur
Bu bilgiler ışığında özellikle güneşin doğuşundan sonra saat 12:00’a kadar uyku verimsizdir
PEPTİD
Saat 21:00- 22:00’den sonra beyinde peptidler çoğalmaya başlar.
Peptidlerin etkileri:
-Derin ve daha uzun uyku uyumamıza yardımcı olurlar.
-Uyku esnasında nöronlar arasında elektriksel sinyal aktarımında artıma neden olurlar.(Gün için de gelişen olayların hafızaya kaydedilebilmesi için bu sinyal artışına ihtiyaç vardır). Uyku dönemlerinin (REM / Non-REM) şuurlu ve şuursuz hafıza üzerine tesir etmektedir. İşte bir bilgiyi öğrenme esnasında aktifleşen nörolojik aktivite, uyku esnasında tekrar aktifleşmektedir. Bu aktifleşmeyi Zif268 adı verilen gen sağlamaktadır (Nature Neuroscience dergisi). Beyin deki peptid artışı da bu gene bağlıdır.
UYKU VE YEMEK
Açlık ve tokluğumuzu ayarlayan merkez Hipotalmustur ( Beyinde bir bölge)
Çoğu insan gün boyu durmadan, yorulmadan hatta yemek yemeden çalışırken, yemek yedikten sonra özellikle de akşam yemeğinden sonra üzerlerine yorgunluk çökmesi, uyku, şişkinlik gibi şikâyetlerle karşılaşır. Neden yemek sonrasında insanlar ağırlaşırlar? Problem nerede? Hatamız nerede?
En önemli etken uzun süren açlık sonrası aniden ağır ve hızlı yemek tüketimi bu durumu provake ediyor. Örnek verecek olursak: Akşam eve saat 20:00’de geliyorsunuz yani yaklaşık 7-8 saatlik açlık sonrasında. Kan şeker seviyemiz normalde yemekten 4 saat sonra düşmeye başlar. Ve siz kan şeker seviyenizin en düşük olduğu, midenizin en acıktığı noktaya geldiğinde yemeğin önüne oturuyorsunuz. Bu durumda kan şeker seviyeniz hızla artmaya başlar, bu duruma tepki olarak kanımızda hızla insülin seviyesi yükselmeye başlar, netice de kan glikoz seviyesi tekrar aşağı çekilmeye başlar. Kan şeker düzeylerinde ki hızlı iniş çıkışlar fizyolojimiz üzerine olumsuz etki göstermeye başlar ve yorgunluk, uyku hali, tatlı isteklerinde artış gibi olumsuz durumlar oluşur.
Akşam yemeğinde karbonhidrat ağırlıklı besinlerin tüketimi ( beyaz ekmek, makarna, pilav, hamur işi gibi vs.) aynı şekilde kan glikoz düzeyini hızla yükseltip ardından insülin yükselmesi neticesinde kan şeker düzeyinin düşmesi ile sonuçlanır. Bu durum da yorgunluğu, şişkinliği, uykuya meyli artırır. Bu yüzden yemek tercihimizi yaparken glisemik indeksi düşük, lifli menüleri tercih etmeniz daha doğru olacaktır.
Geç saatte meyve ve çerez gibi atıştırmalıklardan kaçınmak gerekir.
UYKU SAATLERİMİZİN HASTALIKLAR ÜZERİNE ETKİLERİ
Bedenimizde ki kan basıncını ve kalp atım sayısını inceleyelim
Akşam saat 22:00’da Kan Basıncı ve Kalp atım sayısı düşer
Gece saat 04:00’ten sonra Kan Basıncı ve Kalp atım sayısında yükselme başlar
Gündüz saat 15:00- 18:00 saatleri arasında ise bu değerler en üst seviyeye ulaşır.
Şimdi bu bilgiler ışığında kan basıncının ve kalp atımının en yüksek seviyelere ulaştığı saatlerde uyumaya kalkmak Hipertansiyon, Kalp Ritm Bozukluğu, Kalp dolaşım Bozukluğu gibi daha birçok hastalığa davetiye çıkarmak demektir. Bu vaktin aynı zamanda ikindi namazından sonra ki kerahat vaktini de kapsadığı için, ayrıca dinimiz de bu saatlerde ki uykuyu uygun görmemiştir. Bunun yerine saat 11:00-13:00 arasında kısa bir öğle uykusu tavsiye edilmektedir.
3,5 SAATLİK UYKUDAN 8 SAATLİK UYKUNUN VERİMİNİ ALABİLİRSİNİZ.
Modern dünya durmadan daha az uyuyarak nasıl dinamik ve zinde kalınacağının yollarını araştıra dursun. Biz zaten bunu biliyoruz. Nereden mi? Anlatayım:
22:00- 03:00 saatleri arasında derin uyku diye adlandırabileceğimiz, beyin dalgalarının en alt seviyede salınım sergiledikleri ve uyku veriminin %200 seviyelerinde olduğu bir dönemdir. Yani bu aralıkta ki üç saatlik uyku 6 saatlik uyunmuş gibi kabul edilir.
10:00-13:00 saatleri arasında ki, yani kuşluk vaktinde ki uyku verimi ise %400 seviyelerine ulaşır. Bu saat dilimleri arasında ki yarım saatlik bir uyku insanı 2 saat uyku uyumuş gibi zindelik kazandırır.
Sonuçta gece üç, gündüz ise yarım saatlik uyku, 3,5 saatlik uyku gibi gözükse de insana 8 saatlik uyku zindeliğini kazandırır. Ve hiçbir uykusuzluk da hissetmez.
HASTA EDEN UYKU SAATLERİ
İkindiden (Saat yaz/kış aylarına göre değişkenlik göstermekle birlikte yaklaşık 16:00- 18:00 arası) ve gece 03:00’dan sonraki uykuların verimi düşer ve %50 civarındadır. Yani gece geç saatlere kadar oturup 03:00’dan sonra yatan bir kişi öğlen 15:00’da uyansa bile 12 saatlik uyku uyumuş gibi gözükse de kendini 6 saat uyumuş gibi hisseder. Bu kişilere kendilerini nasıl hissettiklerini sorduğunuzda, yorgun ve günlerinin verimsiz geçtiğini belirtirler.
Öz kaynaklarımıza baktığımızda görüyoruz ki ikindi sonrası ( kerahat tabir edilen saatler) yaklaşık 16:00-18:00 arasında ki saat diliminde ki uyku zihin, bilinç, zeka üzerine olumsuz etki göstermektedir.
İSLAMİ KAYNAKLARDA UYKU
Yukarıda üzerinde durduğumuz bilimsel veriler ışığında Peygamber Efendimizin(sav)’in uyku düzeninin ne kadar bilimsel bazlı olduğunu kolaylıkla fark edeceksiniz. Peygamberimiz yatsıdan sonra istirahate çekilirmiş, ardından gece kalkarmış. Sonra sabah namazı ve ardından kerahat saatinin ( yaz kış değişkenlik gösteren bir saat) yaklaşık 05:00-07:00 arası çıkmasına kadar uyumazmış. Öğle namazından sonra kaylule adlandırılan uyku ile istirahate çekilirmiş. Bu uyku yaklaşık 30-60 dk bir istirahatten ibaretmiş.
Aynı şekilde ikindi ile akşam namazı arasında ki 45dk- 60dk saat diliminde uyumazmış.
UYKU DÜZENİNİ ÖZETLERSEK
Akşam Yatış (Yaklaşık 22:00 civarı)
Gece Kalkış (Yaklaşık 02:00-03:00 civarı)
Öğlen uykusu (Yaklaşık 11:00-13:00 civarı)
SONUÇ
Akşam kortizol hormonun düşmesi, melatonin yükselmesi, gece kan basıncının ve kalp atımlarının düşmesi, parasempatik aktivasyonun da artması ile gece yarısı büyüme hormonu ve prolaktin hormonu salınır. Bu nedenle saat 22:00- 03:00 arasını yani yaklaşık gecenin üçte birini uyku ile geçirmek gerekir. Kortizolün yan etkisinden korunmak, melatoninden yaralanmak, kalp atışlarının ve adrenalin yüksekliğinden korunmak için 02:00-04:00 saatleri arasında uyanık olmak gerekir. Atalarımızın da dediği gibi: “ Yataktayken Güneş Üzerinize Doğmasın.” Vücut sıcaklığının ve sempatik sinirsel aktivasyonun arttığı öğleden önce ( Gün doğumu, Sabah kerahat vakti) ve öğleden sonra saat 15:00-18:00’da (İkindi kerahati) uyunmamalı. Enerjinizin, fiziki aktivitenizin azaldığı ve yorgunluğun arttığı saat 11:00-13:00 arası 30-60 dk uymanız daha doğur olacaktır.
CEYHUN NURİ’NİN TEDAVİYE YAKLAŞIMI
İlaç olarak Melatonin hormonu alınması dikkat gerektirir. Çünkü karanlıkta salınması gereken bir hormonu aydınlık saatlerde ilaçla kanda ki düzeyinin yükseltilmesi ön göremeyeceğimiz başka problemlere kapı açabilir. Dolayısıyla doğal süreçlerin desteklenmesi daha doğru bir yaklaşım olur.
Uyku Bozukluğunun tedavisi sadece fiziksel bir kısım şartların yerine getirilmesi ile çözülecek bir durum değildir.
İnsanın fiziksel bedeni olduğu gibi duyguları, bilinçaltı ve ruh gibi bedenleri de vardır. Şikâyetlerin giderilmesi için bu dört yapıyı da etkilemek zorundayız.
Uyguladığımız tedavi sonrasında uyku hormonu olarak bilinen melatonin hormonunun salgılandığı pineal bez regüle edilmekte. Beyinden endorfin hormonunun salınımı artırılarak stres ile savaşma kabiliyetimiz güçlendirilmekte. Uygulanan özel solunum egzersizleri ile beyin yarım kürelerinin ve bütün vücudumuzun oksijen kapasitesi artırılmakta.
Uykusuzluk problemlerinde genellikle birçok tedaviyi birlikte yürütmek gerekir (Akupunktur, Bitkisel tedavi, Ozon Tedavisi, Hacamat, Solunum Terapisi)
DR.CEYHUNNURİ’NİN TAVSİYELERİ:
-Karanlık ortamda ki uyku tercih edilmeli. Perdelerin kalın ve ışığı yansıtmayacak koyu renkte olmasına dikkat edilmeli.
-Televizyon karşısında uyumamalıyız (Ani aydınlık ve renk karelerinin hızlı geçişleri salınım ritmini olumsuz yönde etkilemektedir)
-Geç saatte TV program seyrine dalmayalım (Kim bilir ilgi çekici TV programlarını neden geç saatlere koyarlar?!)
-Uykudan önce egzersiz yapılmamalı.
-Yatmadan önce tıka basa midenin tokluk hali melatonin ritmi üzerine olumsuz tesir etmekte. Dolayısıyla uyku kalitesi bozulmakta.
-Kahve, çay tüketimi azaltılmalı. Alkol, sigara ise tüketmemeliyiz.
-Lahana, badem, fındık, yer fıstığı, vişne, kızılcık, anason çayı, rezene çayı, papatya çayı Melatonin seviyesini artıran besinlerdir. Bunların akşam saatlerinde tüketimi yararlarını artıracaktır.
Dr. Ceyhun NURİ     
Daha fazla bilgi için lütfen iletişim bilgilerimizden bize ulaşın.
KAYNAKLAR
-Jone W. Hyman, Işık Kitabı, İnsan Yayınları, Tıp/6, 2001, İstanbul. 
-Baltimor, Kennedy Krieger İnstitute, Dr.Andrew Zimmerman, Otizm, Uyku Bzk ve Melatonin
-American Journal of Physiology dergisi, Aralık 2007
-1992 Claustrat, cift kör melatonin çalışması
-Nashville, Tenn, Vanderbilt University, Sleep Discorders Center Dr.Beth Malow
-Schizophrenia Bulletin 1990

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HUZURSUZ BACAK SENDROMUNDA ...

Ürogenital Hastalıklar - Kadın Hastalıkları

ROMATOLOJİK HASTALIKLAR - ROMATOLOJİK EKLEM HASTALIKLARI